Benginur Baştabak'ın 27 Temmuz 2023 tarihli Yenigün Gazetesi'ndeki köşe yazısıdır.
Öncelikle çook iyi ya da çook kötü diye bir şey yok. Bunu dikkatinizi çekmek için yazdım. Ancak yok dediğime de bakmayın. Biyokütle enerjisine öcü gibi bakan da var, ilahlaştırıp olumsuz sonuçlarını ön görmeden savunanlar da…
2050 net sıfır emisyon hedefi biraz ortalığı karıştırdı gibi. Özellikle Avrupa ülkeleri için bunu söyleyebiliriz.. ve tabii ülkemiz için de. Net sıfır emisyonu konusunda en büyük baskı enerji kaynakları ve enerji üretim teknolojilerinin üzerinde. Eğer tüm enerji ihtiyacımızı yenilenebilir enerjiler ile karşılayabilirsek net sıfır emisyona büyük oranda yaklaşmış olacağız ön görüsünde bilim insanları. Yenilenebilir enerjiler içerisinde büyük bir paya sahip biyokütle enerjisi
Öncelikle biyokütle enerjisi nedir, nasıl elde edilir, çıkan ürünler nelerdir, nerelerde kullanılır?
Biyolojik olarak varlığını sürdüren her şey biyokütledir. Bir karıncadan, file, buğdaydan ağaca canlı olan her türlü varlığa biyokütle diyebiliriz. Biyokütle enerjisi elde etmek için önce biyokütle enerjisi dönüşüm yöntemleri uygulamamız gerekmektedir. Bunlar, piroliz, anaerobik dönüşüm, gazlaştırma, esterleştirme gibi kimisi yüksek sıcaklık ile enerji ürününe dönüştürmekte, kimisi ise mikroorganizmalar ile. Bu kısımda çok detaya girmek istemiyorum merak eden araştırabilir. Bahsettiğim dönüşüm yöntemleri ile elde ettiğimiz ürünler biyogaz, biyokömür, biyoetanol, hidrojen, biyodizel gibi enerjiye dönüştürülebilir ürünlerdir. Bu ürünler aslında milyonlarca yılda doğal olarak oluşmuş fosil enerji kaynakları ürünlerinin kısa sürede elde ettiğimiz hali. Bu açıdan baktığımızda hem fosil kaynaklara karşı çok iyi bir alternatif. Diğer açıdan da bölgesel üretilebilir olduğu için dağıtık enerji kaynağı. Ayrıca her bir prosesten katma değeri yüksek ürünler elde etmek mümkün.
Bu kısmı doğru anlatabildiysem şimdi can alıcı kısımlara geliyorum. Öncelikle biyokütle enerjisini elde ettiğiniz kaynak çok önemli. Çoğunlukla tarımsal üretim kaynaklı olduğu için bu noktada gıda üretimi ile rekabete girmemesi gerekiyor. Gıda üretimi için elverişli topraklarda gıda yerine enerji üretilirse temel ihtiyacımız olan beslenme ile rekabete girer ve elbet bir gün yenik düşer. Zaten burada şöyle bir durum var ki enerji bitkileri olarak nitelendirdiğimiz enerji üretimine uygun bitkilerin neredeyse tamamı marjinal alanlarda yetiştirilebilir bitkiler. Sadece doğru bitkiyi seçmek önemli. Yani sebze, meyve vs gibi ürünleri yetiştirmek için ekonomik olmayan alanlar enerji bitkisi yetiştiriciliği için ekonomik olabilir. Rekabete girmek zorunda değil.
Kaynaklarla ilgili diğer bir nokta şu; tarımsal atıklardan enerji üretmek! Özellikle tek yıllık bitki yetiştirilen arazilerde tarımsal atık/artık diye nitelendirilen hasattan sonra arazide kalan bitkiler tamamen kaldırılırsa zaten düşük olan toprak organik maddesi daha da azalacaktır. Çünkü bu tarımsal atıklar toprağa organik madde olarak geri dönmektedir. Dönmelidir.
Diğer bir nokta piroliz işlemi sonunda elde edilen biyokömür olarak adlandırılan ürünün görünmeyen riskleri. Piroliz işlemi ile 3 ayrı ürün üretebilirsiniz. Bunlar biyokömür, gaz ve sıvı ürün. Hepsinden de enerji elde etmenin yanı sıra farklı alanlarda kullanılabilecek ürünler. Bu ürünlerden biyokömür tarımsal üretimden endüstriyel üretime kadar geniş yelpazede değerlendirilebilecek bir ürün. Ancak bu ürünün kimyasal açıdan bilinçli olarak kullanılması gerekmekte. Daha detaylı açıklayacağım, piroliz sıcaklığı ve kaynağı biyokömür kalitesini doğrudan etkilemekte. Eğer kontamine bir kaynak kullanıyorsanız ya da proses sıcaklığı olması gerektiği kadar yüksek değilse organik bileşikler biyokömürün kalitesini düşürerek özellikle tarımsal üretimde kullanımını sakıncalı hale getirmekte. Bu kısmı özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü ülkemizde biyokömür yavaş yavaş popüler hale gelmekte. Tarımsal üretimde kullanımı için ticari üretim yapan bir işletmeye bile rastladım. Yalnız biyokömür üretip bunu tarımsal üretimde kullanın diye öneride bulunan işletmeler ürettikleri biyokömürün faydalı olacağı yerde zararlı olmasına neden olabilirler bunu da belirtmek istiyorum.
Tüm yazımı biyokütle enerjisi alanında doktora yapan bir ziraat mühendisi bakış açısı ile yazdım. Tarımsal üretim konusunda bilgisi ve tecrübesi olmayan mühendislerin tarımsal riskleri konusunda düşünmesinin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bu nedenle disiplinler arası çalışmayı sonsuz destekliyorum.
Sonuç olarak hiçbir şeye çook iyi ya da çook kötü diyemeyiz. Özellikle yaşamsal faaliyetleri (tarımsal üretim, ekoloji vs.) etkileyecek konularda bol öz eleştiri yapıp farklı disiplinlerdeki uzmanlardan projenizi eleştirmelerini isteyin. Eleştirilirken işinize taş koyulduğunu düşünmeyin. Önemseyin. Not alın. Araştırın. Kurguladığınız sistem size muhteşem geliyor olabilir. Ancak unutmayın ki DDT de ilk üretildiği zaman tarımsal devrim yarattı. Ancak daha sonra doğaya ve insanlara verdiği zararların geri dönüşü olmadı… Bakış açılarımızın çook iyi olması dileği ile 😊
Commentaires