top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıBenginur Baştabak

Arkadaşlar bağzı şeyleri abartmayalım

Benginur Baştabak'ın 25 Mayıs 2023 tarihli Yenigün Gazetesi'ndeki köşe yazısıdır.


İnsan açlıktan korktu. Yerleşik düzene geçerek tarımsal üretimi başlattı. O zamanlardan beri (yani bundan yaklaşık 10-12 bin yıl kadar önce) verimliliği artırmaya yönelik uğraşlar verdi. Yaşadıkları dönemde herkesin karnının doyması gerekiyordu. Bunun için ellerinden geleni yaptılar. Biyolojisinin gerekliliğini sonuna kadar yerine getiren insan, zekasını kullandı ve sanayi devriminin peşi sıra tarımsal üretimde akıl almaz verime ulaştı. Eski kadim alışkanlıkları bırakıp daha daha çok, daha daha daha çok verime odaklandı. İnsan parasız kalmaktan korktu. Çünkü artık sadece karnını doyurmak değil, para kazanmak gerekiyordu. Daha çok para. Ha unutmadan nüfus da devamlı arttığı için karnını doyurması gereken insan sayısı da artıyordu. Sadece para değil yani amaç. Ama burada önemli bir şey vardı ki; dünyanın bazı yerlerinde insanlar açlıktan ölüyordu! Adil olmayan bir şey vardı sanki. Bu kısım başlı başına bir tartışma konusu, şimdi bu konuya girmeyeceğim.


***


Dünya ciddi ve hızlı bir ısınma ile karşı karşıya. İnsan ne yazık ki diğer tüm canlı türlerinin aksine sınırsız istekleri olan bir varlık olarak her türlü kaynağı sonuna kadar kullanmayı seçti. Bu süreçte de dünyanın zaten var olan iklim değişikliği döngüsünü inanılmaz şekilde hızlandırdı. Aslında buna insanlık desek daha doğru olacak sanırım. Çünkü evren oluşmaya başladığından beri iklim hep değişti. Biyolojik çeşitlilik de bu değişim sürecinde hep hareketli ve değişkendi. Bunu iklim bilimi, jeoloji ve arkeoloji bilimleri tarihi buluntular ile kanıtlamaktadırlar. Yalnız, iklimdeki değişim için tüm biyolojik çeşitlilik içerisinde bu telaşın peşine düşen tek tür “insan”. Diğer canlılar iklim değişikliğini durdurmak için fiili olarak çevresine etkide bulunmak gereksinimi hissetmemekte. Örneğin bir bitki “biraz daha fazla karbon tutayım da iklim değişikliğinin etkisini azaltayım” demiyor. Ya da bir inek “biraz daha az atık çıkarayım da metan salınımını azaltayım” demiyor. Ellerinden gelen, fizyolojilerini değişime uyarlamaya çalışmak. Bunu da tamamen farkında olmadan doğal bir süreç içerisinde gerçekleştirebiliyorlar.


***


İnsan küresel ısınmadan korktu. İşte bu insan karşı karşıya kaldığı kriz ile sağlam bir mücadele peşinde. Bu aşamada büyük devletler bir araya gelip diyorlar ki; insan yaşamını sürdürebilsin diye sürdürülebilir amaçlarımız olsun. Bu kapsamda da büyük büyük paralar toplansın, bu paralar dağıtılsın. Ve sonuç olarak iklim değişikliği yavaşlasın. Bu kapsamda da tarım, gıda, sanayi, inşaat, kozmetik, endüstriyel faaliyetler gibi birçok dalda hibe ve destek mekanizmaları yaratılmış durumda. Bu yazıda bahsedeceğimiz tarım ile ilgili kısım.


Yıllar geçti, 2000’li yıllara geldik insan küresel ısınmadan kaynaklı tarımsal üretim yapılamaması, aç kalmak ve parasızlıktan korktu. Tarımsal üretimde küresel ısınmanın da verdiği telaş ile çevreye duyarlı, sera gazı salınımı düşük doğa dostu çözümler aranmaya başlandı. (Bkz. bir önceki paragraf “büyük büyük paralar toplansın, bu paralar dağıtılsın”) Konu, hibe ve destek mekanizmaları artınca da popüler hale geldi. Yeni teknolojilerin de kullanıldığı oldukça faydalı teknikler var ve tarımsal üretimde alışkanlık haline gelmesi de oldukça elzem. Her disiplinde doğa dostu üretim teknikleri şart.


Daha önce bahsetmiş olduğum büyük büyük paralar dağıtılırken kişisel hırslar devreye girerek iklim değişikliği konusunu bir medya aracı olarak kullanıldığı dikkat çekmeye başlandı. Buna bir örnek vererek devam etmek istiyorum. Şöyle ki; Sahra Çölü’nün oluşumunda tarımsal aktiviteler rol oynamış! Ney?! O öyle bir şey değil abicim.


Bu söz tarımsal üretimde pozitif etki yaratmak isteyen bir otoriteye ait. Tarımda bir idol yaratmaya çalışan oluşumların sırf medyada biraz daha parlayabilmek adına (daha çok para kazanmak için olmadığını ümit ediyorum, iyi düşünelim iyi olsun) bilinçsizce söylenmiş bir söz olarak, dünya üzerindeki normal sürecinde giden şeyleri aslında çok önemli olan tarımsal faaliyetin (yani insanın temel ihtiyacı olan gıdanın üretildiğini yegâne kaynağına) üzerine yıkmak… (Şimdi bahsettiğim çöl oluşumu ile ilgili yanlış bilgiyi bir güncelleyelim, daha sonra yolumuza devam ederiz.)


Bilim camiasında 8,6 milyon kilometre karelik Sahra Çölü'nün yaklaşık 2 ile 3 milyon yıl önce geç Pliyosen’den erken Pleistosen Dönemi’ne kadar uzanan aralıkta oluştuğu tartışılmakta. Pliyosen’de yeni yeni Homo cinsinin ortaya çıktığı düşünülürse bu çölü hangi tarım aktivitesi ile oluşturduk? Yazımın başında bahsettiğim gibi 10-12 bin yıl önce yerleşik yaşama geçen ve tarımsal faaliyetlere yeni yeni başlayan insan nasıl olacak da çöl oluşumuna neden olacak? İyi bir şey yapayım derken kamuoyunu yanlış bilgiler ile donatmamak lazım.


Konumuza geri dönüyorum. Medyada büyük ve kenarları sert ama yanlış bilgiler ile reklam yapılması yerine, doğru bilgiler ile şeffaflık içerisinde ilerlense daha iyi olacak gibi. Kulaktan dolma değil bilimsel kaynakları takip ederek, alanında uzman kişilere danışarak doğru bilgiler ile ilerlemek buna bir çözüm olabilir.


Uzun lafın kısası arkadaşlar bağzı şeyleri abartmayalım. Dünyanın doğal süreçlerinde gelişen olguları son dönemde insanlığın neden olduğu ve sadece insanı korkutan küresel ısınma derdimiz ile karıştırmayalım.


Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün çok sevdiğim bir sözü ile bitiriyorum “Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceğine yön veremez.”

4 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page