top of page
Ara

Felaket geliyorum der mi?

  • Yazarın fotoğrafı: Benginur Baştabak
    Benginur Baştabak
  • 15 Eyl 2023
  • 2 dakikada okunur

Benginur Baştabak'ın 13 Nisan 2023 tarihli Yenigün Gazetesi'ndeki köşe yazısıdır.


Bilindiği üzere 6 Şubat 2023 depremi doğal afet olmasına rağmen gerekli önlemlerin alınmaması sonucu büyük bir felakete dönüşmüştür. Yaşanan bu felaketin ardından ilerleyen zamanda farklı şekillerde felaketler ile karşı karşıya kalınmaması umut edilmektedir. Ancak plansız ve aceleci tutum nedeni ile enkaz atıkları konusunda bir felaket daha ‘geliyorum’ demektedir.


UNDP’nin raporuna göre 156 bin binanın yıkıldığı/yıkılmaya devam edildiği belirtilmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde görev alan akademisyenlerin oluşturduğu 7 kişilik araştırma ekibi, enkaz atıkları ile ilgili çalışma yürütmektedir. Bu kapsamda araştırma ekibinden Prof. Dr. Azize Ayol’un yapmış olduğu açıklamada; incelemelere göre yaklaşık 230 milyon metreküp hacminde atığın ortaya çıktığı/çıkmaya devam ettiği belirtilmektedir. Atığın hacmini daha somut olarak belirtmek gerekirse, çoğu kişinin gidip gördüğü Anıtkabir’deki anıt yapının zemin ölçüleri 72x52 m, yüksekliği 17 m olan dikdörtgen prizma ile karşılaştıralım. Buna göre 230 milyon metreküp hacmi için; 1 tanesi 63.648 metreküp olmak üzere 3613 adet dikdörtgen prizma ortaya çıkmaktadır.


Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 11 ilde 47 noktada oluşturulan enkaz döküm sahası olduğu belirtilmiştir. Ancak “geçici” olarak depolanacağı düşünülen noktaların neye göre belirlendiği, ne kadar süre bu alanlarda bekletileceği, atıklardaki kontaminasyonların toprak ve su kaynaklarına geçişinin nasıl engelleneceği belirtilmemiştir. Hem çevre konularında çalışan sivil toplum kuruluşları hem de medya aracılığı ile elde edilen verilerin incelenmesi sonucunda, atıkların geçici depo olarak depolanması için geçirimsiz membranlarla desteklenmiş depolama alanları yerine sulak alanlar, tarım arazileri, şehir merkezleri gibi kontaminasyonların hızla yayılacağı sahaların seçildiği görülmüştür. Bir örnek üzerinden durumu özetlemek gerekirse, Hatay’ın Samandağ ilçesinde ortaya çıkan enkaz atıkları Mileyha sulak alanı, dere yatağı ve yaşam alanının (çadırkent) oldukça yakınına depolanmaktadır. Bu alan geçici depolama alanı olsa bile kirleticilerin su kaynaklarına hızla karışacağı ortadadır. Diğer bir örnek; Hatay Mengüllü’de alt tarafında zeytin arazilerinin olduğu vadinin yüksek noktasına atıkların döküldüğü görülmüştür. Bu alanda yüzey akışları ile oldukça hızlı bir şekilde tarımsal alanlardaki toprağın kirlenmesine sebebiyet verecektir.


Bahsedilen enkaz atıklarının yanlış yönetiminin başlıca nedeni olarak yönetmelik eksiklikleri gösterilebilmektedir. Halihazırda var olan yönetmelikler üzerinden açıklanmak istenirse; “HAFRİYAT TOPRAĞI, İNŞAAT VE YIKINTI ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ” Madde 44, Doğal Afet Atıklarının Yönetimi’nde bahsedilen, EK 1’de bulunan “KARIŞIK YIKINTI ATIKLARI” olarak “beton, duvar malzemeleri, sıva, kum, çakıl, ahşap, plastikler, seramikler, metaller, kâğıt ve karton” atık cinsleri belirtilmektedir. Ancak binaların içerisinde; deprem sonrası binaların içindeki her şeyle çökmesi sonucu deterjan, elektronik cihazlar, piller, aydınlatma materyalleri gıda maddeleri, yağlar, tekstil ürünleri, medikal ilaçlar, tarım ilaçları, mobilyalar gibi materyaller de bulunmaktadır. Yüksek risk taşıyan atıkların içeriği genel olarak ifade edilmek istenirse; poliklorlu bifeniller, dioksinler, furanlar gibi kalıcı organik kirleticiler, nano partiküller, Pb, Hg, Cu, Fe, Au, Ag, Pd, Pt, Rh gibi elementler sayılabilir. Ancak yönetmelikte belirtilen “KARIŞIK YIKINTI ATIKLARI” listesinde bu yüksek risk taşıyan atıklar bulunmamaktadır. Enkaz kaldırma sürecinde yönetmeliklerin uygulandığı bakanlıklarca belirtilmektedir. Ancak bahsedilen yüksek riskli atıkların listede bulunmaması sonucu enkaz kaldırma faaliyetleri süresince enkaz atıklarının yüksek riskli olarak değerlendirilmemesine neden olabileceği düşünülmektedir.


Verilen örneklerden de görüldüğü üzere su kaynakları, toprak, biyoçeşitlilik ve insan sağlığı ile ilgili riskler mevcuttur. Ortaya çıkan devasa boyuttaki atık miktarı göz önüne alındığında enkaz atıkları ile ilgili acilen harekete geçilmesi gerekliliği vurgulanmalıdır. Kirlilik etmenlerinin yayılmaması adına acil önlemler alınmalıdır. Önlemlerin alınmaması durumunda bu kirliliklerin sağlık sektörünü, birçok sektöre hammadde sağlayan tarımsal faaliyetleri, gıda sektörünü ve bölgedeki biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyeceği bilinmelidir.


Aynı zamanda ‘enkaz’ olarak tek kelimeye sığdırdığımız materyal aslında depremde kaybettiğimiz hatıralar ve umutlardır. Bu zor zamanlarda tek sığınağımız olan hatıralarımız ve umutlarımıza özen gösterilmesi dileği ile…

 
 
 

Comments


bottom of page